19 Haziran 2013 Çarşamba

Sevdiğim Kızın Bisikletini Çaldım olm!

Öldürmek istediğim değil ama intihar etmelerini istediğim insanlar var. Öldürmeye bile değmeyecek insanlar.
istanbul bugün püfür püfür esiyor. sahilde dizelcanlar, mazotgüller el ele tutuşmuş fink atıyor. ve ben yine avcumu yalıyorum. siz pek muhterem okuyucularıma parantezsiz ve beğenilme kaygısı taşımayan, gayet göz yorucu ve sağlığa zararlı, sinirlere dokunan, vicdanlara musluk suyu serpen, okuma yazma bildiğiniz için kendinizden tiksinecek bir yazı arz ediyorum.
çayım sigaram hazır. arkadaşlar siz hazır mısınız. başlayalım o halde.
bilgisayar simülasyonuna aşık olan bir insan düşünün. şimdi unutun.
okunmamak için yazıcam bu sefer. öyle delicesine yazıcam ki, öyle harfe boğucam ki burayı, sıkılana, bıkana kadar öyle kusucam ki içimdekileri, gören wikipedia dan copy paste yaptım sanacak.
şu günden itibaren geleneksel arabesk müzik dinleyip hayata küsme sezonunu açıyorum. millet yaza bomba gibi girmeyi planlarken, ben intiharlardan intihar beğenmekteyim. dünya da bütün acıları, bütün kederleri yıkın üzerime ey insanlar. maddi manevi tüm acılar. evlat acısı mı en büyüğü. gelsin. aşk acısı mı? vurun beni. maddi sıkıntı mı? sapına kadar. faturalar ve kablolara lanet olsun.
küfür de edicem. çokta güzel küfür ederim. şimdiden uyarıyorum, geri dönün.
nikotinden damarlarım çıldırana kadar küllüğe abanıcam. derhal bir yerlerden ağır roman kitabını edinmeliyim.
metonun ruhu şad olsun. tüm kolera halkına selam olsuın. bundan böyle kimse argo kelime öğrenmeden çıkmasın karşıma. sen de çıkma karşıma deniz kızı. yarattığın girdapta boğulasın. ama sen deniz kızısın, kuluçkalı bir deniz kızı. nasıl boğulasın ki. yarattığın girdap ancak beni boğar. beni bi kaşık okyanusta boğdun. ne halin varsa gör. en azından önümüzdeki 45 dakikalığına ne halin varsa gör işte. sonra ben yine dönerim kürkçü dükkanına.

arabesk mi ıyy diyenler var mesela aramızda. evet evet var.
be dallamanın evladı, pinhani den, duman dan, (ki çok severim ikisini de) şundan bundan ayrılık şarkısı, platonik aşk şarkıları dinleyince " süper ya :( " müslümden, erol budan dan dinleyince pis kaka dimi. aşk olsun sana gerizekalı. ayıp ediyosun. bak sana dallamanın evladı dedim çok özür dilerim. sen bildiğin dallamanın en önde bayrak tutanısın aslında. kavram kargaşalarında boğulmuş, hayata dair bir tek tutarlı çıkarımı olmayan, boş gelmiş boş gidecek bir insansın. ve malesef insansın. bana en çok koyanı da bu. dayanamıyorum cahil insan görmeye.
hadi cahillik bi nebze katlanılabilir bir şey. BAZEN.
hatta kişi cahilliğinin farkındadır, bunu bildiğini beyan eder ona da canım feda ZATEN.
ancak cahilliğinin bile farkında olmayan onu da geçtim inkar eden tipler var ya hani.
onlar var ya.
onların ben aq.
aq dedim de bak deyineyim madem. q harfi bildiğimiz üzere alfabemizde olmayan bir harftir. ve aq kısaltması da "amına qoyayım" ın kısaltması malumunuz. hal böyle olunca şimdi diyceksiniz, "aq ne lan kodumun bebesi"
kabul. haklı bir serzeniş. anlarım. ancak sen de bizi anla amcaoğlu. biz 90lı nesil, yüzlerce ırkın görmüş olduğu katliamlardan daha beter bir yozlaşma süreci geçirdik. 2000li yıllar rüzgar gibi geçti üzerimizden. msn devrinde nice genç fidan solup gitti ekran başında. ne oldum manyağı olan bu nesil, gördüğü her boka balıklama atlamak suretiyle, yeri geldi gothic oldu, yeri geldi emo oldu. kimi heavy metali keşfetti, kimi rap müzikle duygularını terbiye etti. kimisi gerizekalı olduğundan msn hesabı açmayı bile beceremedi. kimisi 89.com'da takılırken kalpten gitti. ama en beyinsiz tayfa da hangisi oldu biliyo musun. online oyunlarla kafayı sıyıran tayfa. nice çocuk mahvoldu internet cafe köşelerinde. nice zeki,çevik ve bir o kadar ahlaklı genç çocuk piç oldu bir tane canavar peşinde. halbuki futbola efor harcasaydı bu genç veya herhangi bir spor dalına, şimdi paranın nirvanasına koymuş bi şekilde, altında merso, kolunda monro, arkasında terso terso tipler hayatı yaşayacaktı belki de. olmadı ama amcaoğlu, olmadı malesef. devlet politikaları göz yumdu bu duruma. giderek apolitikleşen bu hurda beyinli nesil, siyasi görüş olarak ortaokuldaki atatürk figüründen öteye geçemedi malesef.
şahsen kendimi istisna olarak görmek zorundayım. tamam kabul. en pis şekilde kullandım bu online oyun ortamlarını. gecemi gündüzümü piç edip 24 saat başından kalkmadım. arkadaşlarımla aram açıldı. arkadaşlarımı bile unuttu bırak ara açmayı, teker teker bağımı kopardım doğal olarak. hepsi kıçı kırık bir savaş oyunu uğrunaydı. ama amcaoğlu, ama.. ben hepten güme gitmedim. okudum araştırdım, yazmaya devam ettim. deli dana gibi canavarlara bıçak çekip, kılıç sallamadım sadece. ben zaten hep büyücü karakterler açardım. ilgimi cezbederdi yani böyle kitaplı, iksirli karakterler. ve itiraf ediyorum, hep bir büyücü olmak istemişimdir. gerçi kim istemezki. uçmak, kaymak, kayalara sığmamak falan. güzel şeyler tabi bunlar.
gel gelelim amcaoğlu, zamanla bi baktım, geriye bi tek ben adam olmamışım. yaş kemale erdi diyecek halim yok tabi daha genciz hehe. ama bi çok şeyden geri kaldım. yani bir çok şeyden anlıyo musun. araba bile süremiyorum düşünsene. benim açımdan büyük bir eksiklik. ya da ne bilim benim hayatımda hiç cüzdanım olmadı mesela. elim para tuttuğu zamanlar da bile cüzdanım olmamıştı hiç. şimdi ne alaka diyceksin biliyorum dedin hiç şey yapma açıklıyayım. yani ne bilim cüzdan sahibi olmak bir statü göstergesidir bence. hoş gerçi bi cüzdan dediğin nedir, pazarda 5 liraya tanesi. ama olmadı işte anlıyo musun olmadı. dövmem de yok benim mesela. şöyle afili bir zülfikar iyi giderdi sağ koluma. bunu yapacağım. neyse

konu iyice dağıldı ne diyodum ben.
aşk müzik sektörü içindir demişmiydim daha önce size? o halde şimdi diyorum.
pek tabi ki bu aşkı değersiz bir olgu olarak gördüğüm anlamına gelmez.
müzik piyasası için bulunmaz bir nimetiz biz platonik aşk mağdurları.
sendikalaşsak var ya ortalığın feriştahına koyarız.
parti kursak falan en azından meclise girebilme şansımız çok yüksek.
benden yaşça büyük bi kuzenim vardı mesela. ablam yani. ilk defa ondan duyar olmuştum arabesk parçalar. sürekli odasında volta eşliğinde ibrahim erkal, fatih kısaparmak, hakkı bulut falan dinler dururdu. ne zaman odasına girsem çocuk halimle koşa koşa, birden irkilirdi. koğuş ağası duruşundan ödün vermeden ama bana da kıyamadığından uygun bir dille def ederdi odasından. şimdi o evli çocuklu ve mutlu, dinlediği kasetlerse ondan bana tek hatıra. bayrağı ben devraldım anlıyacağınız. sonra da bıdı bıdı eder dururlar, yavuz niye agresif yavuz niye coşkun ırmaklar gibi deli manyak.. güzel arkadaşım benim boşuna kafanı duvarların taşlarına vurup beni ayarlardan ayarlara sokma. çocukluğumdan beri ne gördüysem büyüklerden onun şekil almış haliyim ben. sadece kafam biraz başka şeylere daha basıyormuş işte hepsi bu.
büyüdüğüm mahalle mesela. Allahın varoşu olan istanbulda bi arka mahalle. senelerden beri solcu duruşuyla övünen, kavga gürültünün masabaşı iş rutinliğinde sürdüğü, garibi gurebası bol, ama son yıllarda uyuşturucu batağına saplanmış, küçük küçük balici çocukların mesken tuttuğu, ordan burdan marjinal ırklar diyebileceğimiz azınlık tarafından çepeçevre kuşatılmış, adalar manzarasını hiç bir kanarya adasına değişmeyeceğim, elleri pis ama kalbi temiz mahallem benim. severim ben mahallemi. ama fırsatını bulduğum an da defolup gideceğim orası ayrı mevzu. yaşanmıyor be amcaoğlu. her anın kelle koltukta. tamam benim belaya bulaşacak cavlaklı bakan gözlerim olmadı hiç ama 10 metre ötede geceyi beraber geçirdiğim komşum bir uyuşturucu müptelası ve mezardaki babasından yadigar kalan 14lüsü her an patlamaya hazır bir şekilde. hiç bir şeyden ölmezsen kaza kurşunundan ölürsün o derece bi mayın tarlası anlıyacağın.

neyse ya konu dağıldı gene. ne diyodum?
heh aşk.
size daha önce aşkın antik yunan da erkeklerin seksi bedavaya getirmek için uydurdukları bir yalan olduğunu söylemiş miydim? o hal de şimdi söylüyorum işte. tabi bunu ben kendi kıçımdan uydurmadım. gayet bilindik bi aforizma. aforizma dedim de aforizma kasamam belki size şimdi ama çok güzel tamlamalar yaratırım.

neyse dur bi sigara içim geliyorum...

az önce sigaramla felsefe çaplı ideolojik bir tartışmaya girdik. sigarama çakmağımın erdemli vasıflarını sıraladım. dedim, sigara, sigara! çakmak senin gibi yavşak değil. öyle rüzgar nerden eserse oraya takla atan liboşlara hiç benzemez senin gibi. rüzgarlı ortamlara gelemez benim çakmağım. sen ruhunu amerikan firmalarına satmış bir denyosun. çakmak ise daima varoşları temsil eder. tamam içlerinde belki milyon dolarlık altın kaplama çakmaklar çıkmıştır piyasaya ama onlar istisna. benim çakmağım olan tokai, Kartal'ın Tuzla'nın Gebze'nin sanayi bölgelerindeki fabrikalarda üretilen, bu ülkenin taşı toprağıyla kavrulmuş ve gene bu ülkeye kendini adamış şerefli bir emekçidir. sense emperyalizme başı dönmüş bir kompradorsun. çakmak daima 7den 70e herkesin ihtiyaç halinde yanında bulundurması gereken bir araç-gereçtir. insanoğlunu zehirlemek maksadıyla, ateşle yapmış olduğun bu vicdansız anlaşma elbette çakmağı derinden yaralamaktadır. kibrit ise zaten garibim kelebekten daha kısadır ömrü. milyonlarca kibritin hayatını söndürdüm. oysa onlar da kapılmıştı ölümsüzlüğün o karşı konulamaz dürtüsüne. insanoğlu da kendine benzetmişti ateşi, suyu, havayı, taşı toprağı... bunlardan en savunmasızı ateş çıktı. deli cesaretli olduğundan tahriklere kolay kapılan garibim ateş, kendini sonsuza kadar parlayacakmış rüyasıyla insanoğluna kul köle olmaktan başka ne yaptı. hiç bir zaman hükmeden taraf olamadı ateş insanoğlunun çirkefliği karşısında. elbette yeri geldiğinde intikamını fazlasıyla aldı. acısını çıkardı. yakıp tutuşturduğu milyonlarca ormanla insanoğluna olan öfkesini eyleme dönüştürmeye devam etse de, hiç bir zaman suya karşı koyamadı. su gibi aziz ol derler ya hani. bence bu da tartışılır. tamam belki azizdir ama hiç bir zaman insana minnet etmedi su.
su casustur. sanılanın aksine şeffaf falan değildir. su sinsidir, içten pazarlıkçıdır. asırlardır insanoğlunun vücudunda saklanır durur. son darbeyi yapana kadar sabırla bekler. küçük çaplı olan ve antreman niteliği taşıyan darbelerini ise ölü yıkama ayinleriyle göstererek, yüzümüze bir tokat gibi çarpar bu savaş stratejisini.
havaya gelirsek. o bi nebze kontrol mekanizması olmayı başarmıştır diyebiliriz. rüzgar nereye eserse oraya falan gitmez çünkü rüzgarın eseceği yeri o belirler ZATEN. dilediğinde ateşi okşayıp delirtir manyak eder alevler büyür de büyür, dilediğinde denizleri dalgalara boğar suyla oyuncak gibi oynar.
geriye ne kaldı toprak. ahh toprak ah :)
toprak aralarında en iyilikten kafa çıldırtacak derece de erdemlisi. demin saydığım karşılıksız hiç bir iş yapmayacak olan denyolar gibi davranmaz bu toprak. ona 1 gelene o 10 gider. bir selamına tonlarca miktarda ürün bahşeder insanlığa. insan kıymetini bilir bilmez, o ayrı mesele. o insanın yavşaklığıdır. ama ona fark yapmaz. yeter ki selamını kesmesin insan topraktan. zaten topraktan geldik, toprağa gideceğiz diyen insan da yamuk yapmaz toprak anaya.

çay demledim gelin! ama çay içmek için değil, nasıl çay içilir görün, öğrenin diye.
size 10 Mayıs da kurulup, 10 Mayıs da yıkılan bir devletin hazin sonunu anlatayım mı?
neyini anlatıcam be, anladınız zaten siz onu.
bak gene dağıldı konu görüyo musun. ne diyoduk en son.
heh aşk.
ben doğaya aşıktım mesela bi zamanlar. bildiğimiz doğa, tabiat. yağmurun bereketine aldanmıştım. güneşin ışığına. ağaçların gölgesine. ama araya siyaset girdi, entrika bulaştı, soğudum. sadece beni sevsin dediğim yağmurun herkese yağdığını görünce, kıskançlıktan mezopotamya tanrılarına kaydı aklım. öyle bi eksen kayması işte. gerisini sen düşün.

sen düşün dedim de. sen kimsin bu arada? neyse ihtiyar bunağa bağladım gene.
geçen gene gidiyoruz. polis peşimizde değil bu sefer. acep ne iştir demeye kalmadan, pikaçu gökten gülümseyi verdi. yanaklarım ısırgan otu gibi yanıyordu. ömrü hayatımda böyle aç kalmamıştım. halbuki yarım saat önce 2 yarım kokoreç yemiştim, karnım toktu. ama ruhum açlıktan geberiyordu. sevdiğim kız önümde diz çökmüş bana yalvarıyordu. lütfen beni sevme diye yalvarıyordu. beni sevme diye hıçkıra hıçkıra ağlar mı bir insan hiç? ben bunu yaşadım işte. sanki dokunsam kendi kendini imha edecekmiş gibi. patlamaya hazır bir bomba misali tüm alarmları tehdit ediyordu. beni bir fünye gibi gören bu bombayı patlatmaya kıyamadım elbet. kamuyu ilgilendiren bir olaydı nitekim. ıssız bir adaya götürüp patlatmayı düşündüm. ama gelmezdi ki. kendisini çoktan başka bir fünyecinin kollarına bırakmıştı ZATEN. balistik kanunları hiçe sayarcasına ısrarla üzerine gittim ağlayan bombanın. saçları çok güzeldi. karşı koyamazdım. itiraf et sen de bana karşı koyamadın. patlıyacağını bile bile izin verdin bana. şimdi ise yalvarıyorsun, lütfen beni patlatma diye. peki öyleyse. seni şimdilik patlatmıyacağım kimyasal sevdam. doğru zamanı sabırla bekleyip pusuda kalacağım. ve öyle bir zaman gelecek ki, artık sen patlat beni diye haykırsan da avaz avaz, oralı bile olmayacağım. çünkü seni patlatmak değil derdim. etrafımda patlatacak düzinelerce bomba varken, sarışın, kumral, buğday tenli düzinelerce bomba varken çevremde, seni patlatmaya kıyamam. kablolarına hitap edeceğim sürekli. ben seni etkisiz hale getirmenin çabasındayım, patlatıp imha etmek değil. doğru kabloyu bulup bütün bu panik ve karmaşa ortamına son vereceğim. o zaman hayat yeniden normale dönecek. o zaman herkes tekrardan işinde gücünde olacak, çocuklar yeniden sokaklarda gönül rahatlığıyla top oynayabilecek...  

neyse konu gene dağıldı. ne diyoduk?
heh aşk.
geçen gene oturuyoruz. sene bilmem kaç yüz bin. henüz daha fransız devrimi gerçekleşmemiş. ortalık derebeyinden geçilmiyor. ama hitler, stalin, mao falan hayatta yani. osman gazi tutturdu ben bağımsız olacam. cengiz han durur mu tabi hemen kılıcını çekti. baktım elma soyuyor. yarısını bölüp osman gaziye verdi. bu harekete içerlenen büyük iskender çocuk gibi zırlamaya başladı. ulan adamlar dünya devletleri kurmuşlar bi elmayı paylaşamadılar iyi mi. tuttum alayını sıra dayağından geçirdim. cetvelle nasıl vuruyorum ama. o zamanlar cetvel daha icat olmadığı için da vinci nin ilgisini çekti tabi. en çok bana vuracaksın diye yalvarmaya başladı. ama nasıl yalvarıyor. tuttum kulağından kaldırdım havaya. bakın dedim bu çocuk büyük adam olacak. nasıl yani dedi attila. dedim attilacığım nasıl yanisi mi var. çocuk belli ki cetvele tav oldu daha yakından incelemek için böyle bi yola başvurdu. büyük çin düşünürü konfüçyüs kafa sallayıp gülümsedi. daha o zamanlar genç tabi. bıyıkları yeni terliyor. ulan dedim ilerde koca koca adamlar olacaksınız, kitleleri derinden etkileyecek olayların baş aktörleri olacaksınız. habire odama girip çıkıp beni rahatsız ediyorsunuz. mecbur muyum lan ben sizin biyografilerinizi bilmeye. azcık nicola tesla dan feyz alın şerefsizler diye azarladım bunları. ey napolyon! dedim. o kadar aşk mektubu yazmışsın, sevmişsin falan filan. ama kime ne fayda. sen hayatında hiç ahmet kaya dinledin mi dedim? göt oldu kaldı tabi. ya sen Fuzuli? sen hiç sagopa kajmer den şikayetname yi dinledin mi? apışıp kaldı tabi. belki benden yaşça büyüksünüz amma gelecek her zaman bir adım öndedir. o yüzden sizden her manada üstünüm. ben sizin duyup görmediklerinizi yaşadım. sizin görüp duyduklarınızı da az çok bilirim. ama siz? siz geçmişte kaldınız. milyarlarca icat çıktı lan sizden sonra. binlerce düşünce akımı. hangi birine vakıf oldunuz? sen hala ideal devlet diye yırtın dur Platon. kaç yüz tane devlet geçti yattığın toprağın üzerinden. kaç tane kavim tükürdü mezarına. hiç... ya nazilere ne demeli? siz recep tayyip erdoğan kimdir bilir misiniz? tayyipi tanısaydınız hitler i memur bile yapmazdınız başınıza o derece. bizim memlekette yüz nakli bile yapıldı ibn-i sina sen ne diyosun. malkoçoğlu, tarkan, ulubatlı hasanmış falan filan. siz polat alemdar'ı tanıyonuz mu len? adamın 10 sezonda böğrüne yediği kurşun sayısı, normandiya çıkarmasında bile sıkılmamıştır. bak che guevara yukarda Allah var, senin gibisi daha gelmedi. sana lafım yok yoldaş. freud sen sus haksızsın ipne. o bi kere öyle değil. penisinle düşünmekten vazgeç artık. gandhi taksim gezi parkı direnişini görseydi yemin ediyorum intihar ederdi. ey büyük japon imparatoru meiji! hayatında hiç anime seyrettin mi lan. genç kuşaklara bıraktığın ülkenin geleceği şeker kız candy oldu. lolipop figürlü mor kafalı hatunlara kurban gitti. hey gidi hey.
başka da bişey demiyorum lan size. oturun birbirinizi yiyip durun şimdi. ben kapıda sigara içmeye gidiyorum.

dedim ve rüyalara daldım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder