benim ahmet kayalarım var şeker pembesi.
senin süslü püslü hayallerine keskin bir bıçak gibi tehdit oluşturan dertle dolu acılı hatıralarım var. anlamazsın.
yaşananlar var sevdalar haram bana.
çıtalı bir uçurtmaydı tek hasretim
gökyüzüne umutla bakan çocuklar,
mahalle arkalarında çatı katlarında beslenen güvercinler,
bölüşüp paylaşılan bir ekmeğin içinden çıkan o büyülü buğu...
bilemezsin çocukluğumun yoksulluğunu.
utanırdım arkadaşlarımdan öğretmenlerimden
sakladığım sırlarım çökerdi omuzlarıma
düşerdim. bakamazdım gülüşen suratlara
mutluluğum bir kelebek ömrü misali
varoş bir mahalledir benim ömrüm
yerin en dibine inşa edilmiş evimizde
sabahları güneş doğmazdı uyuduğum harabeye
gözyaşlarımla yüzümü yıkamayı öğrendiğim günden beri
üzgün olmalara meyillendi aklımız
hayat zorluydu vahşi ve acımasız
sokak kedisi misali
hep bir tedirginlik hali
tekmeler çoğaldıkça duvarlarımız daha da yükseldi
kurtlar sofrasında karnımızı doyurma telaşı
hep daha ağır bastı geçim sıkıntısı
bizim için gelecek algısı yoktu
gelecek bir bilinmez uçurum
bugünü kurtarmaktı amacımız
biz yalnızdık hayalet gemiydik siyasi sloganlar altında
yürüyüşler olaylar olurdu silahlar konuşurdu
hep çemberin dışında rüzgarın savurduğu varoşlardık
biz kimdik? biz, biz olmayı bile beceremedik..
kim biçti bu rolü bize?
bir kızı sevmeye heveslenmek
sevdalanmak aşık olmak..
haram kılınmış. lanetlenmiştik.
biz o dalaveraların içersinde
anamızdır, bacımızdır...
yan gözle bakmak olmaz* işlenmiş genlerimize
yakıştıramazdık kendimizi süslü püslü hayallere
biz varoştuk, mapuslarda yatardık
ahmet kayalarımız vardı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder