31 Mayıs 2014 Cumartesi

Ansızın ve Habersiz

Sen kurtarılmaya çalışılan ilişkilerin gölgesinde gülüşürken, bense arkada pusuya yatmış bir halde, yolundan gelip geçen beyaz atlı prenslerin, döşediğim mayınlara basmasını beklemekteyim. içimdeki iç savaşların silah taciri sensin. çözümsüzlüğün sarmalında cephe kapmaca oynayan kalbimin arsız gerillaları her gün biraz daha yanılgı ve emir sorgulayıcı ruh halleriyle vaad ettiğin topraklara ayak basamadan can vermekte...
yazmak mı? ben kim yazmak kim. açıp iki kitap okumuşluğum mu var benim. beni bırak şimdi sen kimsin? ya da düşündüm de beni bırakma. ya da bırak da sonra bıraktığın yerden devam et. mola ver dinlen sonra tekrar çık karşıma. tam karşıma. 
yazmıyorum ben. özellikle de sana yazmıyorum. bu da yalan. gerçek olan ne? sen mi gerçeksin? herkes ve herşey yalan da sen ve senin gibiler mi sade gerçek? daha kaç kişiyi ardında bırakıp hiç bişey olmamış gibi yürüyebilirsin? bol keseden etrafa saçtığın, beni de 12den vurduğun reddiyelerinin hesabını hangi vicdanla tartabilirsin?
sen vicdan nedir bilir misin? sen kimsin? ne işsin? unuttuklarının vebaliyle dolmuş bu okyanusta boğulmadan yüzebilir misin? sen buna zafer mi diyorsun? kazanan kim? ardında bıraktığın her hatıra insanlığa atılan nükleer bomba kalıntısıyken nasıl barıştan söz edebilirsin?
seni bilmiyorum. bilinmeyeni seviyorum. bulmaca çözer gibi öğrene öğrene devam ediyorum. seni daha tam çözemedim. kararlıyım bir gün tam olarak çözeceğim. o gün geldiğinde herkes yok olcak. kimse aksini iddia edemeyecek. karşı çıkamayacak. herhangi bir çıkışta bile bulunamayacak. çünkü o gün geldiğinde etrafımda hiç kimse olmayacak. ÖLECEĞİM.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder