6 Haziran 2014 Cuma

Gider Ayak Gider Yapmak

Denersen soğursun
Elde edersen soğursun
Seversin soğursun
Nefret et yine soğursun
yani gördüğün gibi günlük ne yaparsan yap eninde sonunda soğuyacaksın. sıradanlaşacağız.
yaranamazsın çünkü. asla yaranamazsın. kimse yalnızlığını görmemiştir çünkü. kimse -bilhassa malum kişi- zihnini okuyamazdır. anlatmak istersin, böyle böyle. kaçar senden izin vermez. çoktan duvarlar örülmüştür. ben hiç öyle olamadım. hiç bir zaman kapıları kapatmadım. neyse beni geç.

dediğim gibi o da artık soğumuştur senden. bu tarz edebiyat yapmacalar soyut birer palavradır ona göre. onu anarak geçirdiğin geceler, acaba şimdi napıyor dediğin her an var ya, yok hükmündedir. materyalist tavsiyeler yağar üzerine çevrenden. çok güçlü bir inkar politikası izlenir. sanki bütün o hissedilen güzel duygular konuşulması bahsedilmesi yasak şeylermiş gibi. kitaplara destanlara şiirlere konu olmuş aşk, "palavra" olur, "kafanı bunlara yorma" olur.
olur mu olur. karşılıksız hiç birşeyin olmayacağına içten içe inanırsın. bir zamanlar sevgine karşılık vermiş olsa bile, sorgularsın. o gün tamamdık da bugün niye eksiğiz dersin. bir fikir, bir moda, bir sanat akımı bile yüzyıllarca tatmin edebilmişken insanı ne oldu da üç beş ayda büyümüz bozuldu dersin. allah kahretsin. hiç bişeye anlam veremezsin. anlam veremediğin ise gel beni anlamlandır diye bağırdıkça bir arpa boyu yol kat edemezsin. kalırsın öyle amaçsız, nedensiz ve yorumsuz bir hayatın içinde.

süreç kendini ağırdan alır. oldukça zorludur ve ömürlük sabır ister. tam unutmanın zaferini yaşadığın bir gün bir yerlerden nükseder çıkıverir karşına ve şu 3 tane birbirinden alakasız eylemi fısıldar sana.
"Senin değilim, beni unut, ama sevmeye devam et" beni unut kısmı külliyen yalandır çünkü hiç bir varlık unutulmak istemez. söylenen bütün elveda cümlelerinin tepeden tırnağa yalan olduğunu gördükçe direnirsin yalancı ayrılığa.
göz göre göre yalan söylemek küstahca bir eylemdir. kalbin kırılmıştır da tabi bu kimin sikinde. empati diye bişey vardır dimi. sadakat falan hani. cesaret. birbirini seven iki insanı ayırmakla eşdeğerdir. aşık olduğun o varlık trollmüş meğer. komik. tüme varırsan yandın. inandığın o değerler değil de bulduğunu sandığın o varlık da bir sakatlık olduğunu fark edersen ne mutlu sana.

bazı insanlar çok dürüst olmamalı. çok fazla yalancı da olmamalı elbette. fazla derken nicelik açısından değil nitelik açısından. dürüstlüğün çok kalitelisi can sıkabilir kişiyi hayattan soğutabilir ve o kişinin gözden kaçırdığı yanlarını, hatalarını düzelteceği varsa da düzeltmez zaten. yalancılıkta da gene aynı. çok kaliteli yalanlar. kişiyi değil hayattan soğutmak inandığı bütün değer yargılarından sistemlerden her ne varsa hayatında olan hepsinden soğutabilir. derinden etkileyebilir yani kaliteli yalanlar. örneğin seni seviyorumlu yalanlar. kim başlatmışsa bu yalanı içindeki kini yaşadığımız yüzyıla kadar sarkmış nesilden nesile. o ilk yalanı söyleyendir bu belanın kaynağı. ilk yemini bozan, ilk defa insanları güvensizliğe sevkeden. bu şüphe katlanarak çığ gibi günümüze kadar gelmiş durumda.

belki de insanlar mono olan hayata dair ne varsa bunların rutinliğinden sıkılacağını bildiğinden gelemiyor böyle işlere. monotonluk zaten kim sever ki? monoteizm de, monofoni de hatta monogami de bundan nasibini alıyor elbette.
monolara dair edilen tek övgü cümlesi "aslolan onlardır ama koy götüne canımmm"
nitekim koyuyolar da. tüm insanlık tarihi bu koymalardan ibaret değil mi bi bakıma. sürekli bir üreme sürekli bir çoğalma, sonra birbirine yetememe, POLİTİKA yapma, çalma, çırpma, çoğaltmaca
hepsi politika, hepsi polis.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder