ulan hiç mi güzel bişey olmaz hayatımda?
yav arada oluyor işte bişeyler. annem 1 aylığına tatile gitti mesela. evde geniş geniş takılıyorum. ama sigarayı çoğalttım. yalnızken yani artık tamamen yalnız başınayken, çay falan da gelmiyor insanın aklına. çay kalabalık ortamların içeceğidir. en azından 2 kişi ile içilir.
portishead var arkaplanda. dudağımda dumandan halkalar. elini bile tutamadığım aşklarım. gençliğimi harcadığım sevdalarım, takıntılarım, bağımlılıklarım. hepsi bilinçaltıma çakılı kalmış orda bi yerlerde. çekip çıkaramıyorum. tek başıma hayaller kuramıyorum. hay bu duvarları icat edenin...duvarlara derdimi anlatamıyorum. her yer dağınık. her şey kafamda. her şey dağınık. savaştan sağ kurtulmuş bir asker düşün. bütün pislikleri görmüş geçirmiş kan revan içinde. o kadar boş kavgalar, o kadar gereksiz çekişmeler, sürtüşmeler... çözülemeyen bir bilmece gibi, dünyanın en uzun labirenti. içinde ben kaybolmuşum. aslında yolu biliyorum. gücüm yok, çıkamıyorum. bilerek kapattım bu labirente kendimi. insanlardan uzaklaşmak istedim. bir kaç yüz sene kafa dinlemek adına.
onca pislik hikaye, onca acımasız yaşanmışlık. neler duydum. kimselerin yaşamadığı şeyler duydum. kafamda, gözlerimdeki şeytanda. neler yaşadım. daha henüz yaşamadığım, neler yaşadım kafamda, zihnimde. kimselere anlatamadığım. neler gördüm, rüyalarımda. ne çatışmalar, ne vurgunlar...
babamın gülüp geçtiği ne rüyalar gördüm. ölümünü gördüğüm babamın gülüp geçtiği rüyalar. insan hiç ölüme güler mi? onu geçtim kendi ölümüne güler mi?
hayallerime sadece rüyalarımda kavuşuyorsam, anladım ki ölmekte zor değil demiş şair.
ölmekten korkmak değil de, acıdan korkmak var...
gelecek de bir gün gelecek
biliyorum oralarda bi yerdesin
sen kimsin?
bir gün çıkacaksın karşıma, tesadüfen olacak elbette
ilk başta anlam veremiycez ikimizde.
belki de zoraki bir tanışma olacak, hiç hesapta yokken.
senden onlarcasını elimin tersiyle ittim ben.
hepsi birer kaçan fırsattı aklıma sorsan.
kalbimse yok bu değil diye diretti duygusal damarlarıma her defasında
hep daha iyini aradım. sabrettim, gözlerimi kapadım, asla bakamadım sana.
sokakta yürürken, yanımdan geçerken, okulumu okurken hiç ama hiç bakamadım yüzüne
aşkın gözü kördür derler ama bendeki körlük aşkı bulana dek.
hakiki olanından alayım ben, gerisi çıtır çerez istemez...
uzaklaş yaklaşma bana, sakın ola girme hayatıma
seni sevemem bana öyle bakma
gözlerin gözlerime ambargo olmuş
dudakların başkalarına serbest bölge
ellerin ellerime o kadar uzak ki
vize almam için daha kaç kişiyi elemen lazım?
kalbine daha kaç çizik atman lazım?
hayallerin, ideallerin, heveslerin
bırak ruhumu ateşlemeyi
sigarama bile ateş olamazken
sen part-time severken
ben gece vardiyası emeği verirken
öyleyse niye bunca şarkı
bunca şiir, bunca karalama?
neyse üstü kalsın.
hayalimdeki ruhu, beğendiğim bedene koyup aşk sanacağım.
ve son noktayı koyacağım
daha önce iki kere koydum ben. biraz fazla koymuş olmamdan olsa gerek beden falan hikaye kaldı yanında.
orantılı koymak gerek. fazla koydun mu, bir de bakmışın odanda tek başına, kül tablası ayarındaki dudaklarından çıkan sayıklamalarla ilahi aşkın ufuklarına yelken açar haldesin.
en azından başlangıç aşamasında fazla koymamak gerek.
nabza göre verdiğin şerbeti, beğendiğin bedenin sana tav olmasını sağlayana kadar sürdür.
sonrasında koy koyabildiğin kadar beğendiğin bedene.
koymazsam orospu çocuğuyum!
iyi geceler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder