12 Mayıs 2013 Pazar

İntihar Parodisi


hayatımda böyle vurgun görmemiştim. Adamlar resmen yapmıştı. ve bizde sadece seyretmekle yetinmiştik. Hırslandık tabi ardından. Hemen takımı toparladık. Karşı bir hamle yapmamız gerekti. Birileri direk merkezden darbe vuralım dedi. Ben olmaz dedim. Hızlı bir yok olmaktansa topyekün dağıtmayı tercih ederim ve bu benim bu insanlara boynumun borcudur da aynı zamanda. terslenmeye kalkıştı ama hareket o biçim. Atik delikanlıydı vesselam fakat dengesizdi. Kontrolsüzdü. Bu kontrolü sağlayamadığı için kendi gücü altında ezilip gitti. Şimdi yapayalnızdı. Sinirliydi. Kelebek dusturuyla atılırken duvarlara gözlerinde gecenin kor karanlığında leş arayan bir sırtlan vahşeti vardı adeta. Öyle manyak bi senaryo yani. Adam adeta çıldırmıştı. Sanki bilerek isteyerek cebren mecburen ve yahut da kerhen bu olayların vuku bulduğu mekana ulaşmak namına elinden gelen bütün varlığın var oluş amacına aykırılığına rağmen durmadan usanmadan savrultuyordu salvolarını öfkeli kalabalığın feryatlarına haykırış etmeden. Damarlarındaki kan volkan şelalesi gibi lavdan oluşan bir tsunami gibi adeta dalga dalga bir o yana bir bu yana gelip gidiyordu. Çekerken sert bakışlarını ortalığın o çıkarcı silüetlerine sanki bir yaralı aslanın kendini yeniden diriltmesine, bir anka kuşunun kül tablasından doğuşuna tanık oluyordu basit ve yaşaması gereksiz olan insanlar topluluğu. Böyle saçma bir evrede yapılması gerekenler belliydi. Var olan bütün betonarme yapılar kökünden dinamitlenip var olan tek bir sonuca ulaşmak adına kent tümüyle yerle bir edilmeliydi. Anında o dakikada düşünceler ve uygulanacak taktiksel manevralar bir proje altında toplanarak genel kurulda 5 dakika gibi kısa bir sürede oylanıp salt çoğunluğu elde ederek kabul edildi. Hazırlıklar hemen başlatıldı. Operasyon o gün yapılacaktı. Araçlar hazırlandı. Kırmızı oda adı verilen girilmesi çok acil durumlarda gerçekleştirilen gizemli odaya giriş izni için başkan divan üyelerine başvurdu. İzin daha dilekçe tamamlanmadan verildi ve kayıt işlemleri gerçekleştirildi. Başkan, başkan yardımcısı, silahlı milislerin lideri, istihbarat şefi ve maliyeden sorumlu üst düzey bir yetkili  soğukkanlılıkla odaya doğru yöneldiler. Odada daha önceden bu tip durumlar için hazırlanmış gerekli tüm mühimmat ve destek mevcuttu. Başkan özel emirle mühimmatların sevki için odanın arka kapısından bir giriş açtırdı. odanın güney kısmı tamda araçların bulunduğu hangara göre dizayn edilmişti. İvedilikle mühimmatlar araçlara sevk edilerek büyük bir silahlı güç sağlanmış oldu böylelikle. Bu bir ölüm kalım meselesiydi artık. Olmak yada olmamaktı. Ve artık gerişi dönüş kesinlikle söz konusu olamayacaktı. Son bir hamleyle bu varoluş veya yokoluş kumarına itiraz etmek isteyen ilkeli bir militan ve yanındaki kuru kalabalık, olan biteni protesto amaçlı sloganlar atmaya ve geçmiş liderlerin barış dolu mesajlarını tek bir ağızdan haykırmaya çalışmışlarsa da pek bir fayda elde etmemiştir. Olan olmuştu artık. Vur emri çoktan kabul edilmişti. Geri dönmek onursuz bir davranış olacağından kimse artık en ufak bir umut bile taşımıyordu içersinde. Hal böyleyken son pişmanlıkta fayda etmeyecekti. Bazı kurultay üyeleri çoktan bulundukları ada parçasını terketmek amacıyla limanlara varmışlardı bile. Bunun olacağını tahmin eden Başkan bütün gemi seferlerini sabah erken saatlerden itibaren ikinci bir emre kadar iptal ettirmiş ve adadan kaçmaya yönelik hareketleri şüpheli, sakıncalı ve casusvari girişimler olduğunu bildirmiş, kaçanlara yönelik yaptırımlar uygulanmasını, gerekirse sorguya alınıp orantısız güç kullanımını da güvenlik güçlerine telkin etmiştir.  Artık vakit daralmıştı. Saatler sonra ada insanoğlu eliyle yerle bir olacak ve büyük ihtimal denizin dibini boylayacaktı. İnsanlar tedirginlik içersinde başlarına gelecek felaketten habersiz umutsuz bir bekleyişe geçmişlerdi. türünün son örneği olan bu ada birazdan ebediyete karışacak ve belki de bir daha asla sorgulanmamak, yargılanmamak, hükmedilmemek, fethedilmemek, sömürülmemek ve hapsedilmemek üzere özgürlüğe, tam bağımsızlığa kavuşacaktı...

Bir intihar öyküsü
sayfa: 375 CCCLXXV

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder