20 Mart 2014 Perşembe
Warlock Sevdası
Bahanemsin zaten tek bahanemsim...
15 Mart 2014 Cumartesi
İnadına Değil, Ölümüne Yaşamak
burada oturmuş
bekliyorum
saat kafama göreyi 5 geçiyor
aklımda kanepeden bozma yatağım ve uykuya en erken sürede nasıl dalarım düşüncesi
bi takım ibnekarca gelişmelerden dolayı hayallerim lağım sularında fare ve böceklere bulanırken
hiç kimseye minnet etmeden yaşayabilmenin zevkindeyim
karın tokluğuna razı gelip hayatımın en cici günlerini piç ediyorum
ne kadar az insan o kadar az virüs
o kadar az menfaat. o kadar az ibnelik.
öte yandan o kadar çok yalan. o kadar hayal ürünü bünye.
sadece kendimi kandırıyorum. bi başkasını değil. bu biraz rahatlatıyor.
tonlarca ağırlıktaki dünya sömürülürken ben kendimi sömürmüşüm çok mu
saymaya kalksam tepeden tırnağa ikiyüzlülükle dolu gelmişim geçmişim
faşizme karşı bacak omuza bi durum bu benimki
konuşurken solcu yaşarken karambolcuyum vesselam
öylesine manyakça bi egoizm rejimi ki bu
söverken de kendime sayarken de
toplum mu beni dışlayan ben mi toplumdan kendimi soyutlayan
ikisinin de içine sıçayım
öyle boktan bir hayat ki, paradoksun allahı
kaydadeğer olmayan yaşamımı inadına kayıtlara geçirme çabası.
ben anladım. hepsi zaman kaybı.
sosyal ilişkilere girmek için götünü yırtan bi yığın insan
çabalamıyorum lan. anca denk gelirse işte
hepsindeki maksat aynı, her çırpınışın altında yatan o gizli hedef karı kız meseleleri
siktiğim protestolarından, devrimci palavralardan, direnişlerden bile soğudum
bence karl marx bile bi kadının gözüne (veya bilmem daha nerelerine) girmek için yazmıştır o manifestoyu
geçen gittiğim berkinelvan şeysinde polise karşı duran ve ne bok yediğinin ne bok yapacağının farkında bile olmayan (aynen ben de dahil) denyolar bir kez daha kafama kazıdı.
yine olsa yine giderim bir büyük ayaklanmaya
bu sefer gitmeyince de "sen niye gitmedin" demesinler
zaten hep birilerinin sorgu sualleriyle idame ediyoruz ya hayatı
bunu göz ardı edemezsin ki?
aaa olur mu biz kendimiz için gidiyoruz
lan yok öyle bi dünya. hani ezilenler, hani sömürülen halklar, hani işkence görenler haksız yere öldürülenler, çevre yeşillik güzellik vesaire?
ben kendim için gitmedim geziye. yarı ortamı keşfetme öğrenme ne oluyo bitiyo merakı yarı "herkes gidiyo ben de gidim" telaşı yarı birileri adına orda bulunma sorumluluğu hissetme yarı sosyalleşme yarı heyecan yarı bilmem ne işte. kendimi doğrudan ilgilendiren herhangi bi slogan attığımı hatırlamıyorum yani :) faşizme karşı bacak omuza yaşıyoz zaten domalcağımız kadar domalmışız hem birey olarak hem toplum olarak e daha ne?
öyle olayı sadece kendine indirgeyip kestirip atamazsın yani, oke
yok moruk bitmek tükenmek bilmeyen eleştirilerin canı cehenneme
yalnızlık ömür boyu.
ortalama zekamla, kıç üstü ekran başında oturduğum boş zamanlarımı birleştirip haftada 1-2 yüzlüğe tav olup ekonomik bağımsızlığımı ilan ettiğim günden beri kafam cidden rahat.
bundan sonrası; önümüze bakmaca.
gerçekleşmesini beklediğimiz şeylerden bi süreliğine vazgeçip, beklenmeyen zamana devredip siktir etmek lazım
ilerde çok pis göt olucam biliyorum
ve bu tükürdüklerimi yalıycam
söz
bekliyorum
saat kafama göreyi 5 geçiyor
aklımda kanepeden bozma yatağım ve uykuya en erken sürede nasıl dalarım düşüncesi
bi takım ibnekarca gelişmelerden dolayı hayallerim lağım sularında fare ve böceklere bulanırken
hiç kimseye minnet etmeden yaşayabilmenin zevkindeyim
karın tokluğuna razı gelip hayatımın en cici günlerini piç ediyorum
ne kadar az insan o kadar az virüs
o kadar az menfaat. o kadar az ibnelik.
öte yandan o kadar çok yalan. o kadar hayal ürünü bünye.
sadece kendimi kandırıyorum. bi başkasını değil. bu biraz rahatlatıyor.
tonlarca ağırlıktaki dünya sömürülürken ben kendimi sömürmüşüm çok mu
saymaya kalksam tepeden tırnağa ikiyüzlülükle dolu gelmişim geçmişim
faşizme karşı bacak omuza bi durum bu benimki
konuşurken solcu yaşarken karambolcuyum vesselam
öylesine manyakça bi egoizm rejimi ki bu
söverken de kendime sayarken de
toplum mu beni dışlayan ben mi toplumdan kendimi soyutlayan
ikisinin de içine sıçayım
öyle boktan bir hayat ki, paradoksun allahı
kaydadeğer olmayan yaşamımı inadına kayıtlara geçirme çabası.
ben anladım. hepsi zaman kaybı.
sosyal ilişkilere girmek için götünü yırtan bi yığın insan
çabalamıyorum lan. anca denk gelirse işte
hepsindeki maksat aynı, her çırpınışın altında yatan o gizli hedef karı kız meseleleri
siktiğim protestolarından, devrimci palavralardan, direnişlerden bile soğudum
bence karl marx bile bi kadının gözüne (veya bilmem daha nerelerine) girmek için yazmıştır o manifestoyu
geçen gittiğim berkinelvan şeysinde polise karşı duran ve ne bok yediğinin ne bok yapacağının farkında bile olmayan (aynen ben de dahil) denyolar bir kez daha kafama kazıdı.
yine olsa yine giderim bir büyük ayaklanmaya
bu sefer gitmeyince de "sen niye gitmedin" demesinler
zaten hep birilerinin sorgu sualleriyle idame ediyoruz ya hayatı
bunu göz ardı edemezsin ki?
aaa olur mu biz kendimiz için gidiyoruz
lan yok öyle bi dünya. hani ezilenler, hani sömürülen halklar, hani işkence görenler haksız yere öldürülenler, çevre yeşillik güzellik vesaire?
ben kendim için gitmedim geziye. yarı ortamı keşfetme öğrenme ne oluyo bitiyo merakı yarı "herkes gidiyo ben de gidim" telaşı yarı birileri adına orda bulunma sorumluluğu hissetme yarı sosyalleşme yarı heyecan yarı bilmem ne işte. kendimi doğrudan ilgilendiren herhangi bi slogan attığımı hatırlamıyorum yani :) faşizme karşı bacak omuza yaşıyoz zaten domalcağımız kadar domalmışız hem birey olarak hem toplum olarak e daha ne?
öyle olayı sadece kendine indirgeyip kestirip atamazsın yani, oke
yok moruk bitmek tükenmek bilmeyen eleştirilerin canı cehenneme
yalnızlık ömür boyu.
ortalama zekamla, kıç üstü ekran başında oturduğum boş zamanlarımı birleştirip haftada 1-2 yüzlüğe tav olup ekonomik bağımsızlığımı ilan ettiğim günden beri kafam cidden rahat.
bundan sonrası; önümüze bakmaca.
gerçekleşmesini beklediğimiz şeylerden bi süreliğine vazgeçip, beklenmeyen zamana devredip siktir etmek lazım
ilerde çok pis göt olucam biliyorum
ve bu tükürdüklerimi yalıycam
söz
4 Mart 2014 Salı
2 Mart 2014 Pazar
Ömür Boyu Depresyon
kimseyi siklemezsen, kimse seni siklemez
kimseyi siklemedim, kimsesiz kaldım
herkesi mutlu edemem, herkes mutlu olsun istedim
kimseyi mutlu edemedim, yoruldum.
herşeye özenip, herkes gibi olmak
hiç bişey yapamayıp hiç bişey olarak kalmaktır.
çok sevdim, çokça güvendim, umudu bir çift gözde yarattım
her güzel şey gibi o gözlerin feri de bir gün söndü, aldandım.
yalanlar söyledim, çok büyük attım
artık ben bile kendime inanmıyorum, psikolojim alt üst
değişmek düzene girmek
değişmeyen tek şeyin benim değişemeyeceğimin olduğunu anladım
hayallerde yaşadığımı düşündüm
şarkılarda olduğumu fark ettim
dertlerle dolu bir aileye doğup
benim derdim dünyanın derdini aşmışken
üzerine başka dertlere ortak olmaya çalıştım, ezildim.
Merhaba yaban çiçeği. ben sana dokunmayan yılan. sürünerek geçerken yine bir yerlerden bir gün sen çıkmıştın ya hani karşıma, güneşi hatırlatmıştın gökyüzünü gökkuşağını, çiçekler, güzel günler ve toz pembe hayallere kaptırmıştın beni. şefkat fedakarlık vesaire iyi şeyler yani. iyilik. ışık. hep yaşamaktan korkup içime attığım mutluluklardan bahsetmiştin. umut dolu bir dünya.
sonra bir gün, birileri öyle bir ağladı ki, gökyüzü şimşekler tarafından işgal edildi. kar, fırtına eşliğinde üzerimize yağdı. ben sana daha dokunamadan hasret rüzgarları aldı götürdü seni. herşey kelebek etkisi misali. bir kötü davranışım, bir boşvermişliğim seni aldı ellerimden öte diyarlara taşıdı. ben sana dokunamayan yılan. başkalarına kaldı artık o dokunamadığım tenin. başka diyarların başka yılanlarına. belki kurtlara, belki çakallara. ben sürünmeye devam kendi çöl iklimimde. sen kendine iyi bak yaban çiçeğim.
kimseyi siklemedim, kimsesiz kaldım
herkesi mutlu edemem, herkes mutlu olsun istedim
kimseyi mutlu edemedim, yoruldum.
herşeye özenip, herkes gibi olmak
hiç bişey yapamayıp hiç bişey olarak kalmaktır.
çok sevdim, çokça güvendim, umudu bir çift gözde yarattım
her güzel şey gibi o gözlerin feri de bir gün söndü, aldandım.
yalanlar söyledim, çok büyük attım
artık ben bile kendime inanmıyorum, psikolojim alt üst
değişmek düzene girmek
değişmeyen tek şeyin benim değişemeyeceğimin olduğunu anladım
hayallerde yaşadığımı düşündüm
şarkılarda olduğumu fark ettim
dertlerle dolu bir aileye doğup
benim derdim dünyanın derdini aşmışken
üzerine başka dertlere ortak olmaya çalıştım, ezildim.
Merhaba yaban çiçeği. ben sana dokunmayan yılan. sürünerek geçerken yine bir yerlerden bir gün sen çıkmıştın ya hani karşıma, güneşi hatırlatmıştın gökyüzünü gökkuşağını, çiçekler, güzel günler ve toz pembe hayallere kaptırmıştın beni. şefkat fedakarlık vesaire iyi şeyler yani. iyilik. ışık. hep yaşamaktan korkup içime attığım mutluluklardan bahsetmiştin. umut dolu bir dünya.
sonra bir gün, birileri öyle bir ağladı ki, gökyüzü şimşekler tarafından işgal edildi. kar, fırtına eşliğinde üzerimize yağdı. ben sana daha dokunamadan hasret rüzgarları aldı götürdü seni. herşey kelebek etkisi misali. bir kötü davranışım, bir boşvermişliğim seni aldı ellerimden öte diyarlara taşıdı. ben sana dokunamayan yılan. başkalarına kaldı artık o dokunamadığım tenin. başka diyarların başka yılanlarına. belki kurtlara, belki çakallara. ben sürünmeye devam kendi çöl iklimimde. sen kendine iyi bak yaban çiçeğim.
1 Mart 2014 Cumartesi
Yalandan Efkarlanan Yılan
yaşamayı reddediyorum
gözlerine bir daha bakamamak,
asla dokunamayacak olmam. bunlara iyice alışmaya çabalıyorum.
o gözler ki yepyeni bir hayattı.
canlılığın diriliğin dışavurumu.
çiçekler istiyorum seni çiçeklere benzetiyorum. ama onlar çiçek.
mevsimlik, kısa ömürlü.
düşümdeki sevgilim. yaslanacak bir omuz bir göğüs.
duvarlar koltuklar ve yatağım ama onlar çok sert, betondan ve tepkisiz.
beraber ağlayabilmek.
dokunduğunda damarlarında akan kanı hissedebilmek.
tıpkı gerçek gibi. benliğim gibiydi.
bir kalp bir nefes. herşey birer taklit miydi.
hissedebilmek. artık bana dair hiç bişey hissetmiyor musun
yok muyum ben.
sevgi aşk gelip geçici miydi.
SIKICI mıydı yani.
3-5 aylık mıdır hayat paylaşmacalar.
günün birinde ayrılmak üzerine midir bütün ilişkiler.
böyle mi yola çıkmalıyım her defasında.
öldüğümde bir tek anam mı ağlayacak ardımdan o da 40ım çıkana kadar işte.
beni toprağa verirken birileri
eş dost sevdiklerim
ömürlük yarim diyebileceğim bir insan evladı olmayacak mı cesedimin başında.
özel hayatım bir bilgisayar dolusu klasörden mi ibaret kalacak
bu <parasızlık eşittir sosyal olamama> girdabında.
ben çabalamam arkadaş anlamıyo musun.
geçmişi tek başıma silemem
ve bunu da yapmam zaten.
buraya kadar geldim bundan sonra da giderim
yalnızlık sırtımda
inadım omuzlarımda
tek başıma silkemem üzerimden
ve yanaşacağım da yok zaten.
ohh rahatladım
şimdi iyiyim
gözlerine bir daha bakamamak,
asla dokunamayacak olmam. bunlara iyice alışmaya çabalıyorum.
o gözler ki yepyeni bir hayattı.
canlılığın diriliğin dışavurumu.
çiçekler istiyorum seni çiçeklere benzetiyorum. ama onlar çiçek.
mevsimlik, kısa ömürlü.
düşümdeki sevgilim. yaslanacak bir omuz bir göğüs.
duvarlar koltuklar ve yatağım ama onlar çok sert, betondan ve tepkisiz.
beraber ağlayabilmek.
dokunduğunda damarlarında akan kanı hissedebilmek.
tıpkı gerçek gibi. benliğim gibiydi.
bir kalp bir nefes. herşey birer taklit miydi.
hissedebilmek. artık bana dair hiç bişey hissetmiyor musun
yok muyum ben.
sevgi aşk gelip geçici miydi.
SIKICI mıydı yani.
3-5 aylık mıdır hayat paylaşmacalar.
günün birinde ayrılmak üzerine midir bütün ilişkiler.
böyle mi yola çıkmalıyım her defasında.
öldüğümde bir tek anam mı ağlayacak ardımdan o da 40ım çıkana kadar işte.
beni toprağa verirken birileri
eş dost sevdiklerim
ömürlük yarim diyebileceğim bir insan evladı olmayacak mı cesedimin başında.
özel hayatım bir bilgisayar dolusu klasörden mi ibaret kalacak
bu <parasızlık eşittir sosyal olamama> girdabında.
ben çabalamam arkadaş anlamıyo musun.
geçmişi tek başıma silemem
ve bunu da yapmam zaten.
buraya kadar geldim bundan sonra da giderim
yalnızlık sırtımda
inadım omuzlarımda
tek başıma silkemem üzerimden
ve yanaşacağım da yok zaten.
ohh rahatladım
şimdi iyiyim
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)